Bir sanatçının, doğru devrimci bir yönde birşeler verebilmesi, yansıtabilmesi için pratik ile teori arasındaki birliği daima göz önünde tutması gerekir. Dünyayı ve olayları ancak diyalektik metodun ışığında kavrayıp yorumlayabilir. Hatta sanatta, bilinci ve duyarlık arasında tam bir uyum olmalıdır. Ne salt bilinç, ne salt duyarlık tek başına yeterli değildir. Bir sanat eserinden, devrimci sanattan söz ettiğimizde, devrimci bir görüş açısından hareket ediyoruz. Yani dünyamızı, insanımıza yaşanılabilecek bir hale getirebilmek için şiiri ve sanatı, sosyo-politik bir mücadelenin tamamlayıcı araçları olarak görüyoruz. Bu açıdan bakıldığında asıl mesele insanın bir bütün halinde kavranılması ve bütünselliğin dile getirilmesidir. Sadece namuslu olmak da yetmez. Sonuna kadar hem namuslu, hem de sapına kadar bilinçli olmak şarttır. Gerçek sanatçı, pazarlıkların, kuşkuların, küçük hesapların insanı değildir, ve olamaz da…
(İbram Erdem ve Celil Denktaş'ın şairle, DEVSANDER adına yaptıkları görüşmenin bant kaydından, Ankara/1977. Enver Gökçe, bu bölümü daha önce, Yücel Yayınları'nca 1973'te yayımlanan, Dost Dost İlle Kavga adlı kitabının başlangıcında yer alan, Suphi Kenan Demirci'yle söyleşisinin ikinci sorusuna vermiş olduğu yanıttan okuyor.)
(İbram Erdem ve Celil Denktaş'ın şairle, DEVSANDER adına yaptıkları görüşmenin bant kaydından, Ankara/1977. Enver Gökçe, bu bölümü daha önce, Yücel Yayınları'nca 1973'te yayımlanan, Dost Dost İlle Kavga adlı kitabının başlangıcında yer alan, Suphi Kenan Demirci'yle söyleşisinin ikinci sorusuna vermiş olduğu yanıttan okuyor.)